Aṣṭāṅga Hṛdaya’nın İlk Cümlesi

Ayurveda’nın en sevdiğim taraflarından biri çok karmaşıkmış gibi görünen hayat memat konularını çok basit temel prensiplere indirgeyip bize sunabilmesi. Bazen o kadar basit görünüyor ki zihnimiz kabul etmiyor. Her şey daha karmaşık ve dallı budaklı olmalıymış gibi geliyor ve bu basit bilgileri göz ardı ediyoruz.

Yazılı olarak elimize ulaşan en eski Ayurveda kitaplarından biri Aṣṭāṅga Hṛdaya isimli, Vāgbhata Usta tarafından M.S. 7. veya 8.yüzyılda yazıldığı tahmin edilen bir kitap. Bu kitap o dönemde sözlü olarak bulunan bilgilerin ve hatta yazılı olarak bulunan ama günümüze maalesef ulaşamamış daha eski kitapların bir derlemesi. Vāgbhata Usta bu bilgileri Aṣṭāṅga Saṅgraha isimli uzun mu uzun bir kitapta derlemiş, sonra da bu bilgilerin özeti mahiyetinde olan Aṣṭāṅga Hṛdaya kitabını yazmış. Hṛdaya kalp demek. Yani o öğretilerin kalbi, özü. Bu kitabı yazarken şair olan babasından kalan bir edebi yetenekle her bir kelimeyi ve bilgileri verme sıralamasını öyle bir seçmiş ki çok öz cümlelerle pek çok karmaşık ve detaylı bilgiyi şairane bir şekilde aktarmış.

Aṣṭāṅga Hṛdaya’nın İlk Cümlesi

İşte bu kitabın ilk bölümündeki ilk cümlesinden bahsetmek istiyorum size. İlk bölümün adı kabaca “Uzun ve Sağlıklı Ömür Arayışı” anlamına geliyor. Belki kitabın tüm geri kalanında açıklanan bilgilerin en temelini kitabın bu ilk cümlesinde toplamış olması beni tekrar tekrar bu cümleye getiriyor.

İlk cümlenin tercümesi şöyle:

“Kaygı, kafa karışıklığı ve huzursuzluk yaratan, canlıların ayrılmaz bir parçası olan ve yaşama gölge düşüren, (dünyevi işlere duyulan aşırı) arzu (ve açgözlülük, kıskançlık/haset, nefret, sarhoşluk ve hırs) gibi tüm hastalıkları ortadan kaldıran o Öncü Hekime saygıyla.”

Aṣṭāṅga Hṛdaya ~ Sūtrasthana (1.1)

Yazar burada Öncü Hekim’i saygıyla selamlarken bize bazı anahtar bilgiler veriyor. Sanskrit dilinin yapısını Tükçe’ye çevirince anlaşılması biraz zor olsa da burada beni çarpan şeyin ne olduğunu size 3 başlık altında anlatmak istiyorum.

Tüm Hastalıkların Kökeni

Bu ilk cümlede, TÜM hastalıkların kökeninin zihinden kaynaklanan 6 olumsuz duygudan geldiğinden bahsediyor yazar. Bunlar:

  1. Arzu ((Dünyevi işlere duyulan aşırı arzu)
  2. Açgözlülük
  3. Kıskançlık, haset
  4. Nefret
  5. Sarhoşluk
  6. Hırs/rekabet

Bilmiyorum bu listedeki 6 olumsuz duygudan herhangi birinin sizi derinden etkilediğini hissediyor musunuz? Bana burada ilginç gelen ilk şey, yüzlerce yıl öncesinden, bedendeki rahatsızlıklar için zihinle bir ilişki kurulmuş olması. Hatta ilişki kurmanın ötesinde bedendeki rahatsızlıkların ana sebebi olarak zihinden bahsedilmesi. Sadece zihin deyip geçmemiş hatta, hangi olumsuz duygular olabileceğini de açıklamış.

Modern dünyada zihni incelemeye başlamamız, psikolojinin bir bilim dalı olarak kabul görmesi ancak 19. yüzyılda olmuş ve bedende yaşadığımız rahatsızlıkların kökeninin zihinde yatabileceği düşüncesi oldukça yeni. “Psiko-somatik” olarak tarif ettiğimiz bu ilişki ancak son yıllarda sıkça duyduğumuz bir kavram, öyle değil mi?

Dolayısıyla, Ayurveda bedendeki rahatsızlıklara yaklaşırken hep zihni de göz önünde bulunduruyor, hatta neredeyse en önde. Diğer yandan bizi rahatlatıyor. Diyor ki bunlar “canlıların ayrılmaz bir parçasıdır” yani böyle duygular taşıyorsanız, bunlar bir anlamda “normal”dir. Lakin “yaşama gölge düşürürler”. Bize bu olumsuz duygularımızı fark etmeyi ve bunlardan uzaklaşmayı öğütlüyor. Kitabın devamında da sağlıklı bir yaşam yaşayabilmek için adım adım gayet basit görünen öneriler yapıyor.

Zihnin Bu Olumsuz Duyguları Çözülmezse Ne Olur?

Bu olumsuz duygulara sebep olan şeyleri çözmezsek neler olacağını bize yine çok net bir şekilde anlatıyor Vāgbhata Usta. Bunlar:

  1. Kaygı
  2. Kafa karışıklığı
  3. Huzursuzluk

Yani o kadar net anlatmış ki yine! Diyelim ki aşırı kıskançlık ve haset içindesiniz. Bu durumda yaşayacağınız kaygı, bunun yarattığı kafa karışıklığı ve nihayetinde gelecek huzursuzluk hepimiz için az çok tanıdık olsa gerek. Uykularımızın kaçması, doğru düzgün düşünemez hale gelmemiz, her durumdan kuşkulanıp huzursuzluk içinde yaşamamız…vs. İçine girdiğimiz bu durumu tanımlayan en iyi kelimelerden biri “stres” olsa gerek!

Stres

Günümüzde hepimize çok tanıdık gelen “stres” kavramı o kadar da eski değil. 1936’da Hans Selye isimli bir Macar-Kanadalı Endokrinolog tarafından bilim dünyasına kazandırılmış. Selye, “hastalıkların spesifik olmayan belirti ve semptomlarının temelinde ‘stres’in yattığını” tespit eden ilk bilim insanı.1

Dünya Sağlık Örgütü’nün 2021’deki stres tanımına bakınca: “Stres, fiziksel, duygusal veya psikolojik gerginliğe neden olan her türlü değişiklik olarak tanımlanabilir. Stres, vücudunuzun dikkat veya eylem gerektiren herhangi bir şeye verdiği tepkidir. Herkes bir dereceye kadar stres yaşar. Ancak strese nasıl tepki verdiğiniz genel sağlığınız açısından büyük bir fark yaratır.”2 diyor. Stesi yönetmek için de günlük bir rutin kurmayı, iyi uyumayı, başkaları ile sağlıklı ilişkiler kurmayı, sağlıklı yemeyi, egzersiz yapmayı sosyal medya takibini azaltmayı öneriyor.2

Sonuç

Burada benim için çarpıcı olan şey Ayurveda’nın stresi yüzlerce yıl öncesinden böylesine güzel kelimelere döküp sağlığımızı etkileyen temel bir unsur olarak ele alması ve kitabın devamında sağlıklı bir yaşam için verilen pek çok basit gibi görünen önerinin kim bilir ne kadar uzun sürmüş bir bilimsel çalışma sonucu Dünya Sağlık Örgütü aracılığıyla yayınlanan bilgilerle örtüşmesi ve hatta çok daha fazlasını içermesi. Yüzlerce yıl öncesinden bize seslenen ama güncelliğini bir o kadar korumayı başarmış bu kitaptan küçücük bir parçayı sizlerle paylaşmak istedim.

Herkese az stresli ve stresi iyi yönettiğimiz güzel günler diliyorum.

Sevgilerimle,

Fatma Özdemir

05.09.2022

Bavyera/Almanya

Kaynaklar:

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com’da bir web sitesi veya blog oluşturun